İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı

Varlıklar alemine baktığımızda sistematize olmuş en değerli sosyal varlığın insan olduğunu görürüz. İnsan biyolojik yaşamını sürdürmek için üretmek, ürettiğini de tüketmek zorundadır. Üretim ve tüketim arasındaki ilişki sosyal hayatı doğurmuştur.

İnsanlık, kendi tarihi boyunca sayısız sosyokültürel değişim süreçlerinden geçmiştir. Bu süreçlerle paralel olarak ekonomik evreler de yaşamıştır. Bu değişimler pek çok alanda birbirlerini sinerjik olarak etkilemiş, öyle ki insan beynindeki kullanım dışı kalan milyarlarca nöronun (sinir hücrelerinin) birbirleriyle bağlantılarını sağlayarak kullanım alanına sokmuştur. Bu sayede insanoğlunun düşünsel ve zihinsel potansiyeli kinetik boyut kazanmış, yepyeni buluşlarla hayatı süslemiş ve zenginleştirmiştir.

Buna paralel olarak insanların istekleri ve ihtiyaçları da değişmiştir. Talep artışıyla birlikte arz ve üretim de artmış, yeni sektörler ortaya çıkmıştır.

Bu değişim ve gelişim sürecinin sonunda insanlık bilim çağına ulaşmıştır. Gelişen noktada insanlık bütün sorunlarını çözebilmiş, mutlu olabilmiş midir? Kesinlikle HAYIR! Çünkü beraberinde insanlık pek çok sorunla ve sıkıntı ile karşı karşıya kalmıştır.
Bireyin ve toplumun ekonomi anlayışı da gelişim süreciyle birlikte değişim göstermiştir. Ekonomi kavramı başlı başına bir bilim dalı haline gelmiştir. Yatırım, üretim, tüketim, gelir, gider ve tasarruf kavramları arasındaki dengeli ilişkiyi inceleyen bilim dalına 'Ekonomi' diyoruz.
Ekonomi kavramının tanımını dikkatle incelediğimiz zaman ana unsurun "Üretim" olduğunu anlarız. Üretim eyleminin gerçekleşmesi için de insan ve araç unsurlarına ihtiyaç vardır. Görülüyor ki ekonomi kavramının içini dolduran tüm unsurların merkezinde insan vardır. Bir başka ifadeyle işçi vardır.
İşçinin üretim eylemini gerçekleştirdiği kompleks olguya iş veya iş alanı, modern ifadeyle istihdam alanı diyoruz. İşte istihdam alanı sağlayan tüm finansman gücünü ortaya koyan, beraberinde pek çok risk ve sorumluluğu taşıyan kişi veya tüzel kişiliğe işveren diyoruz.
Ekonomi tanımı içinde yer alan unsurları iç içe girmiş daireler şeklinde düşündüğü-müzde; dairenin merkezini işçi olarak kabul edersek, bütün bunları çepeçevre kucaklayan hepsinin varlık sebebi olan çemberin işveren olduğunu görürüz.
İşte çemberin merkezi ile hepsini kucaklayan dış çember arasındaki ilişki "İşçi ve İşveren" ilişkisidir. Bu ilişkinin özünü de "İş güvenliği ve İşçi sağlığı" oluşturmaktadır.
İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Hizmetleri:
Çalışanların bedensel, ruhsal, sosyal iyilik durumlarının sürekli olarak en üst düzeyde tutulması, işyerlerindeki sağlığa zararlı fiziksel ve kimyasal etkenlerin etkisizleştirilmesi, korunma önlemlerinin alınması, kişilerin beden-sel ve ruhsal niteliklerine uygun işlerde çalıştırılması, işin insana, insanın işe uyumunun sağlanması ve çalışanların işyerlerindeki tehlikelerden korunmasını amaçlar.
Günümüzde bu hizmetler Devlet - İşçi -İşveren üçlü sacayağının birlik ve beraberliği ile sağlanmaktadır. Ülkemizde bu çalışmalar 07.06.1954'te Çalışma Bakanlığı'nın kurulması ile başlamıştır. Etkin ve yararlı yasalar çıkarılmış ancak çok azı uygulanmış, büyük bir kısmı kağıt üstü yazılım aşamasını geçememiştir. Bunun sonucu olarak da her yıl binlerce genç üretken, kalifiye, vasıflı insanımız ölmekte veya sakat kalmaktadır. Beraberinde birçok ailenin ocağı sönmekte, geriye kalan aile fertleri çok zor durumlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
İşçi sağlığını tehdit eden temel unsurların başında iş kazaları ve meslek hastalıkları gelmektedir.
İş kazaları; kesici yüzeyler, parça fırlatma, erimiş maddeler, yağ sıçraması, zehirli kimyasal maddeler, patlama, yangın, elektrik çarpması gibi şekillerde meydana gelebilmektedir. Tozlu, dumanlı ve oksijenin yetersiz olduğu ortamlarda da daha sık iş kazası vuku bulmaktadır.
Ayrıca iş ortamındaki fiziki şartlar da kaza riskini ciddi şekilde arttırmaktadır. Soğuk, sıcak, aşırı aydınlık, karanlık, radyasyon sızıntısı olasılığı, aşırı vibrasyon (titreşim), ağır koku, aşırı gürültü, erişilmesi güç yerlerdeki işler iş kazalarını kolaylaştırmaktadır.
İş kazalarının nedeni dikkatle analiz edildiği zaman genellikle ikiye ayrıldığı görülür:
1- Güvencesiz koşullar
2- Güvencesiz davranışlar
Çok gürültülü bir ortamda, konsantrasyon ve koordine olma yeteneği kaybolmakta, beyin ileri derecede yorulmaktadır. Çalışmakta olduğu makineden alacağı sesli veya ışıklı tehlike sinyalini alamayarak kazaya maruz kalabilmektedir.
Aynı şekilde toksik madde buharlaşmasına neden olan bir ortamda çalışan işçinin koruyucu maske takmaması halinde, zehirlenmeye bağlı bayılma ve düşme meydana gelmekte, bu durumda işçi ağır iş kazalarına maruz kalabilmektedir.
İşçinin iş ortamına uyumu son derece önemlidir. Bu bakımdan işci eğitimi esastır. Eğitilmemiş, işini iyi tanımamış işçinin güvencesiz davranışlar sergilemesi son derece önemlidir. Döner helezonu veya silindiri, rulmanı bulunan bir iş ortamında, sarkan eteği veya ceketi, kolu olan bir kıyafetle çalışan işçinin her an kıyafetini makineye kaptırması ve kazaya maruz kalması olasıdır.
İş kazalarını bir diğer önemli nedeni de ergonomik eksikliklerdir. Ergonomi insanın işe, işin de insana, çalışana uygun hale getirilmesidir. 170 cm boyunda bir işçinin yapması gereken ise 160 cm boyunda bir işçiyi çalıştırmamak veya çalışma ortamını 160 cm boyundaki bir işçinin boyuna uygun hale getirmek bir ergonomik çalışmadır.
Aynı şekilde işçinin dikkatini dağıtan, strese sokan tüm fiziki etkenlerin yok edilmesi ergonomik bir çalışmadır. Birbirleriyle anlaşamayan iki işçinin yerlerini değiştirerek uyum içinde olacağı kişiyle bir araya getirmek ergonomik bir çalışmadır.
Bir kazanın iş kazası olarak sayılabilmesi için;
- Kazanın sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada olması,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla olması,
- Sigortalının işveren tarafından görev ile başka yere gönderilmesi yüzünden, asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda olması,
- Emzikli kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanda olması gereklidir.
İşverenlerimiz hiç unutmamalıdır ki İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı için yapacağı harcamalar, olası bir kaza sonrasında yapacağı harcamalardan çok daha azdır. Olayın bir de sosyal boyutunun sorumluluğu dikkate alınırsa İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı adına alınacak tedbirlerin vazgeçilemez ve ertelenemez olduğu net olarak anlaşılacaktır.
İş kazalarının önemli etkenlerinden bir diğeri de uygun olmayan işlerde uygunsuz işçilerin çalıştırılmasıdır. Bazı ağır işlerde kadınların ve çocukların çalıştırılması ağır iş kazalarına neden olmaktadır. İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı ile ilgili yasalar hangi işlerde hangi işçilerin çalıştırılabileceğini açıkça tanımlamıştır. Yasalar bizim için, uygulanmak amacıyla çıkarılmışlardır. Bu yasalara uymak ve uygulamak, vebali olan bir insanlık görevidir.
Çalışma hayatının işçi sağlığı ile ilgili en önemli diğer bir konusu da; iş ile ilgili hastalıklardır. İş ile ilgili hastalıklarda çalışma koşulları bir hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı ve seyrini hızlandırıcı nedenlerdir.

Yapılan araştırmalar pek çok iş ortamının, özellikle stresi yoğun iş ortamlarının yüksek tansiyon, koroner kalp hastalıkları, hareket sistemi, eklem ve kas hastalıkları solunum sistemi, sindirim sistemi, sinir sistemi ve hastalıklarını arttırdığını göstermiştir.
Meslek hastalıklarında çevre faktörü, hastalığın oluşmasında esas ve vazgeçilmez direk sebeptir.
- Ağır metal zehirlenmeleri (kurşun, civa, nikel, demir)
- Kronik tarım ilacı zehirlenmeleri
- Mesleksel deri hastalıkları (Kontak ekzemalar)
- Solventlerle oluşan zehirlenmeler
- Çeşitli gazlarla olan zehirlenmeler
- Benzen zehirlenmelerine bağlı kan kanserleri
- Astım hastalığı (mesleki)
- Mesleksel bronşitler
- Mesleksel akciğer kanserleri vs. bu hastalıklara verilebilecek birkaç örnektir.
"Ekonomik verimlilik ve Kalite" günümüz çalışma hayatının vazgeçilemez ve ertelenemez gerekliliğidir. Rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisinin sürdürülebilirliğinin temel şartı da bu değerlerdir.

Çalışma hayatının sosyal ve ruhsal boyutu yok sayılamaz. Motivasyon kaybı, doğrudan üretim kaybı demektir. İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı koşulları sağlanamamış bir iş ortamı motivasyondan uzak, verimlilik ve kalite standartlarından yoksundur.

İşine ve işçisine değer veren iş adamı, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı tedbirlerini üst düzeyde alan gerçek patrondur.
İşçilerimize sağlık ve başarı, işverenlerimize de bereketli kazançlar dileğiyle...

Hiç yorum yok: